Toronto’dan Atlantik Kanada’ya araba ile yaptığımız seyahatimizin üçüncü ve son bölümü olan “Dönüş Yolculuğu”na geldi sıra… Onları okumadıysanız, önce 1 ve 2. bölümü okuyarak başlamanızı tavsiye ediyorum.
Prince Edward adasını gezdikten sonra Atlantik Kanada turumuzu noktalıyor, Toronto’ya dönüşe geçiyoruz. Göz gözü görmeyecek şekilde yağan bir yağmur eşliğinde Konfederasyon Köprüsünden geçip, New Brunswick Eyaleti üzerinden tekrar Quebec City’ye geliyoruz. Giderken gezdiğimiz bu güzel şehirde, dönüşte de bir gece dinlenme amaçlı konaklıyoruz. Ama daha önce detaylarını paylaştığım için tekrar oradan bahsetmeyeceğim.
Kanada’nın Federal Başkenti: Ottawa
Dönüş rotasında ikinci durağımız Ottawa. Bunca zamandır bu kadar yakınımızda olup da gelmediğimiz şehri çok sevdiğimizi en başından söylemeliyim. Önyargılı cümlelere hiç aldanmayın, sürekli Ankara ile kıyaslanan; “Memur Şehri”, “Pek bir şey yok”, “Sıkıcı” gibi yorumlar yapılan şehre, bu zamana kadar pek gitmeyi düşünmediğimiz için pişman olduk. Hatta, yakın zamanda tekrar ziyaret etmeyi de planlıyoruz. Geçelim detaylara…
Ottawa, Kanada’nın başkenti ve dördüncü büyük kenti. Ottawa Vadisi’nde kurulan kent, Ontario eyaletinin güneydoğu ucunda ve Quebec eyaleti ile sınır. Toronto’nun 400 kilometre doğusunda, ‘Montreal’in ise 250 kilometre batısında yer alıyor.
İngilizce ve Fransızca Hukuken Eşit!
Muhtemelen en meşhur şehri olduğundan, birçok kişi Kanada’nın başkentini Toronto sanıyor. Ancak Toronto, Ontario eyaletinin başkenti. Ottawa ise, ülkenin federal başkenti. Nüfusu 1 milyon civarında. Ottawa aynı zamanda Ontario’da iki resmî dile (İngilizce ve Fransızca) sahip olan tek kent. İngilizce ve Fransızca dilleri hukuken eşit ve bütün resmî belgelerde, kamusal alanlarda (sokak ve yer adları gibi) birlikte kullanılmaları zorunlu. Ottawa’da halkın %32’sinin anadili Fransızca.
Ottawa, çok sayıda müzeye, sanat galerisine, tiyatroya ve üniversiteye sahip. Aynı zamanda doğal güzellikleri ile de ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Binlerce yıldır da ticaret bölgesi olarak önemini koruyor. Başkent bugün, UNESCO tarafından dünya miras listesine alınan Rideau Kanalı ile modern bir sosyal merkez konumunda. Kışın donarak dünyanın en büyük buz pistine dönüşen bu kanal Ottawa’nın kalbi olarak anılıyor.
Ottawa’nın Gezilecek Yerleri:
Parliament Hill, Ottawa gezisinin ilk durağı. Kanada federal hükumetinin yönetim yeri olan bu bina, yıl boyu kutlama ve çeşitli seremonilerin de değişmez adresi. Bir diğer meşhur nokta, Byward Market. Byward; yerel ürünler satan tezgahlar, hediyelik eşyacılar, takı mağazaları, tatlı dükkanları ve her türlü restoranı içerisinde barındıran bir merkez.
Kanada Savaş Müzesi, Kanada Tarih Müzesi, önünde meşhur örümcek heykeli(Mama) bulunan Kanada Ulusal Sanat Galerisi, Ulusal Savaş Anıtı, Bytown Müzesi, Havacılık ve Uzay Müzesi, Jacques Cartier Parkı, Kanada Çocuk Müzesi, Kanada Bilim ve Teknoloji Müzesi, Notre-Dame Bazilikası gibi saymakla bitmeyecek kadar gezilecek yer var. Hepsini detaylıca, sindire sindire gezeyim derseniz en az bir hafta ayırmalısınız.
Kanalda rehberli tura katılmak, hop-on hop-off otobüsler ile şehir turu yapmak, amfibüs ile hem karadan hem sudan giden otobüs deneyimi yaşamak da diğer alternatifler.
Kanada’nın İlk Başkenti: Kingston
Atlantik Kanada seyahatimizin Toronto’dan önceki son durağı Kingston.
Kanada sadece Ontario ve Québec eyaletlerinden oluştuğu zamanlarda Kingston ülkenin ilk başkentiymiş. Şehir, bu özelliğiyle biliniyor ve tarihi bir yapıya sahip. St. Lawrence Nehri, Ontario Gölü’ne burada bağlanıyor. Ayrıca Kingston, Toronto ve Montréal şehirlerinin tam ortasında bulunuyor.
Öğrenci Şehri
Rideau Canal’ının güney ucundaki bu güzel liman şehri, üniversiteleriyle meşhur. Tam bir öğrenci şehri diyebileceğimiz Kingston’daki üniversiteler; Queen’s University, the Royal Military College of Canada ve St. Lawrence College. Kanada, en çok PhD mezunlarını da bu okullardan veriyor.
Görülecek yerler arasında; City Hall, merkezde bulunan tarihi tren, Kanada’nın ilk başbakanı Sir John A. Macdonald’ın heykeli, Kingston limanı, Kanada’daki Dünya Mirasları içerisinde yer alan ve uluslar arası bir şöhrete sahip Murney Kulesi, Henry Kalesi, Agnes Etherington Sanat Merkezi ve Loughborough Gölü’nü sayabiliriz.
Tatlı bir merkezi, güzel bir meydanı, göze hitap eden kafeleri ve restoranlarıyla bize çok sıcak gelen Kingston’u Toronto’dan ziyaret etmek isteyenler, ortalama 2,5 saat araba yolculuğu ile buraya ulaşabilirler. Merkezdeki İtalyan Restoranı Olivea’yı da tavsiye ederiz
Dilek Kansu hakkında
1987 İstanbul doğumluyum. Beykent Üniversitesi Radyo-Televizyon bölümü mezunu bir “İletişimciyim” Üniversiteye başladığım yıl olan 2004 itibariyle Expo Channel’da staj yaparak meslek hayatıma atıldım. Sonrasında sırasıyla Kanal D, CNN Türk, D Prodüksiyon, TVNET, 24 TV, KANALTÜRK gibi ulusal ve tematik kanallarda asistanlıktan uzmanlığa, yönetmenlikten prodüktörlüğe, programcılıktan haberciliğe pek çok görev ve departmanda
bulundum. Başladığım ilk yıllardan, bıraktığım 2015 yılına kadarki 11yıllık medya serüvenimde çok keyif alarak çalıştım. Arada evlendim, çocumuza hamile kaldım, doğurdum,
kendim büyütmek istedim derken birkaç yılı meslekten uzak geçirdim. Eşimin işi dolayısıyla Kanada’ya yerleştik. Geldikten sonra bizim gibi çocukla göçen ailelerle deneyimlerimizi paylaşmak için instragramda @kanadadabirturkaile adlı sayfayı kurdum ve maceramız burada devam ediyor...