Bundan tam beş yıl önce telefonuma gelen bir mesaj beni iki şehrin fotoğrafı ve beraberinde getirdikleri bir soruyla baş başa bıraktı. Fotoğraflardan biri Kastamonu, diğeri de Vancouver idi…Soru ise şöyle; “Sema, şimdi dürüst olmak gerekirse hangisi sence?Vancouver mı, Kastamonu mu? Tahmin edersiniz ki bu baş başalık çok uzun sürmedi. Hemencecik verdim cevabımı; Tabi ki de Vancouver…
Bu yazıya başlamadan önce iki şehri de Google’da arattım ve ilk çıkan fotoğraflarını yan yana koyup bir baktım. 5 yıl önce bana bu soruyu ileten o zamanlar taze flörtüm, şimdilerde ise sevgili eşim Ali’ye döndüm ve şöyle dedim; “Oha Kastamonu ne güzel şehirmiş!!!” Hatta Ali’nin benden o zaman istediği gibi gerçekten dürüst olmam gerekirse:)…Vancouver yazdığımda karşıma çıkan o uzun plaza binalar epey korkutucu ve bir o kadar da ruhsuz! Elbet alıcısı vardır ama yat limanına komşu olan postmodern binaların dağların önünde dikildiği bir şehir hiç ama hiç benlik değil. Sanmayın şimdilerde değiştim. Kendimi bildim bileli sevmem böyle şehir manzaralarını! Kastamonu ise öyle mi? Ne kadar da samimi ve sıcacık bir şehir hissi veriyor insana! Evlerin kiremet çatıları yeşille buluşunca Vancouver’ın yansıttığının tam aksine oldukça otantik ve güven verici bir yer gibi gözüküyor buradan.
2016 Yılında bu iki şehirden gelen teklifleri değerlendiren sevgilim Ali’ye “tabi ki de Vancouver“ dememin sebebi elbette iki şehir karşılaştırmasından öte bir çok parametreyi içeriyordu. Yurtdışında yaşama fikri aklına bir kere düşmüş ve bir daha çıkmayacak olan iki insan olarak o gün daha medeni bir ülkede yaşama hayalimizin peşinden gitmek için bi karar verdik. Ali Vancouver’a taşınacaktı. Ben de arkasından onun yanına gidecektim. Yakalamayı umduğumuz fırsatlara bizi daha yakın hissettiren, öte yandan ailemize, sevdiğimiz; bağlandığımız ve alıştığımız her şeye bizi uzak bırakacak Vancouver, 2017 yılında bizim yeni evimiz oldu. Kastamonu ise her sarımsak aldığımızda Taşköprü sarımsağıyla aklımıza gelen, neredeyse paralel evrende bir yerlerde orada yaşadığımızı düşündürtecek kadar hayali senaryomuzun olduğu ama hiç ayak basmadığımız o otantik şehir olarak aklımızın bir yerinde kaldı.
Pişman mıyız? Hayır hiç değiliz! Vancouver kesinlikle internette o ilk arattığınızda karşınıza çıkan binalardan çok daha fazlası…Yemyeşil, şehir merkezinin uzağında gibi hissettiren ama bi o kadar yakınında olan banliyö havasında muhitleriyle, bisikletinizle güvenle gezebileceğiniz her köşesinden 3. dalga kahveci çıkabilecek sokaklarıyla, sizi zamanla kendine hayran bırakabilecek bir şehir burası. Olur ya hayat sizi iki şehir arasında karar verme noktasına getirmiştir 🙂 Hadi şu Vancouver’ın nasıl bir şehir olduğuna biraz daha yakından bakalım!
1 – Bu şehir arabasız da akıyor!
Vancouver’ın bir çok muhitine çevre dostu toplu ulaşım sistemi Translink ile kolayca, kısa sürede erişilebiliyor. Translink sistemi; hafif raylı tren “Skytrain”, deniz otobüsü “SeaBus” ve şehir otobüslerini içeriyor. Ücretlendirmeler zone dediğimiz sınırları belli olan bölgelerden hangileri içinde/arasında seyahat ettiğinize göre değişiyor. Eğer sürücü belgeniz varsa “Evo” gibi araç paylaşım uygulamaları ile araba sahibi olmadan ve yorucu kiralama işlemleri ile uğraşmadan istediğiniz her yere direksiyon çevirerek gidebilirsiniz. Şehirde en çok karşılaşacağınız ulaşım aracı ise kesinlikle bisiklet olacak! Eğer bisiklet veya yürüyüş tercih ettiğiniz ulaşım şekli ise bu şehir tam size göre! (Bkz: Paylaşımlı Şehir Bisikletleri Mobi)
Ah ama bi dakika bişi var unutuğumuz…
Yağmur!
2 – Vancouver değil Raincouver
Yağmuru hiç bitmez bu şehrin. Siz kiraz çiçeklerini koklaya koklaya yürümeyi hayal ederken “Raincouver” lakabının hakkını veren şehrimiz size minik sürprizler yapacaktır. Vancouver diğer Kanada şehirleri gibi kar botuna değil yağmur botuna yatırım yaptırır insana. Neyse ki taksilerin hiç iyi çalışmadığı şehrimize iki yıl önce Uber geldi de bu yağmurlu günlerin bir kurtarıcısı oldu 🙂
3 – Göründüğü gibi hayvan dostu bir şehir mi tartışılır!
Dışarısı böylesine ıslakken Vancouver’da sizi güvende ve iyi hissettirecek bir ev bulmak öyle kafanızda kurduğunuz kadar zor olamayacak!…demeyi çok ama çok isterdim. Ama maalesef kiraların hiç de uygun olmadığı bu şehirde ev tutmak için sizi bekleyen tek sorun bütçenizi aşan dairelerden daha da fazlası olabilir! Bu çok kalbimi kıran bir konu ama değinmem gerek! Vancouver’da sokağa çıktığınızda her 4 kişiden 2’sinin köpeğiyle yürüdüğünü göreceksiniz…Ancak iş evcil hayvan dostu ev kiralamaya gelince beklentilerinizi karşılamayan bir listeyle karşı karşıya kalıyorsunuz bu koca şehirde! Aradığınız kriterlerde 108 ev çıkarken, pet-friendly seçeneğine tıkladığınızda 8 ev kalakalıyor elinizde (sayıları atmıyorum az önce bizzat denedim :)). Vancouver şehir meclisi hayvan üyesi olan aileler için yeni yasalar üzerinde çalışa dursun, pratikte bizim bu konuyla ilgili pek yol alabildiğimiz söylenemez.
İçinizi fazlasıyla kararttıysam tam da böyle olan inişli çıkışlı yeni göçmen hayatının şimdi yeni çıkışına geldik 🙂 Eğer bir çok göçmen adayı gibi Türkiye’den taşınma evresinde daha minimal bir hayat planlayanlardansanız ve karakterli, eski evleri seviyorsanız, uyguna ev bulmanız öyle duyulduğu kadar çileli olmayacak! craigslist.org size kiralık ev bulma yolculuğunuzda önerebileceğim birincil kaynak (attention please; sahte ilanlara karşı buraya gelmeden ve evi görmeden kimseye para yatırmamanızı tavsiye ederim!). Marpole, East Vancouver (Özellikle Commercial Drive), Kerrisdale, Burnaby gibi muhitlerde şehrin merkezine yakın olup görece daha uygun fiyatlı evlerde konaklayabilirsiniz. Tek yapmanız gereken Craigslist’te fazlaca zaman harcamanız, yılmadan bıkmadan hayalinizdeki eve en yakın yerin karşınıza çıkması için sabretmeniz olacaktır. Evcil hayvan konusunda ise metin olun! Belediyemiz bizim için çalışıyor…
4 – Bu Vancouverite’lara (Vancouver sakinleri) çok dost canlısı değil diyorlar?
Gelelim Vancouver’ın yağmurundan sonra ünlü olduğu bir başka konuya…Vancouver’lıların (bkz: Vancouverite) arkadaş canlısı olmadıklarını, mesafeli ve soğuk davrandıklarını duydunuz mu hiç? Eğer kulağınıza böyle söylemler geldiyse bir de ben vurucam şimdi! Hazır mısınız?
E bi ucundan katılıyorum…
Vancouver gerçekten sosyal bir şehir! Ancak kimin kiminle, nerede, ne zaman ve nasıl sosyalleştiği kocaman bir soru. Sosyalleşmenin bazı yazılı olmayan kuralları var bu şehirde. Kanadalıların kibarlığı ve kişisel alana saygılarının üstüne bir de Vancouver insanının bireyselliğine düşkünlüğünü (ya da mecburiyetini) de katarsak burada bizim alışageldiğimiz samimi ilişkileri kurmak biraz zaman alabiliyor.
Doğa yürüyüşleri, kano, paten kaymak, bisiklet sürmek, plaj voleybolu gibi açık hava aktivitelerini seviyorsanız Vancouver’da çevre edinmeniz hiç de zor olmayacaktır. Hele bir de sushi ve butik bira meraklısı, planlarını önceden yapmayı seven organize biriyseniz tamamdır bu iş! Ancak Alo Arkadaş hattı burada maalesef yok. Hele ki rakı içip, ağlayıp, yerlerde sürünmek istediğiniz bir geceyse…üzgünüm buradan o hat da geçmiyor… Türkiyedeki gibi spontane kahve sohbetlerinin, dünyayı kurtardığımız masaların her ihtiyaç duyduğunuzda kurulacağını beklemek ilk zamanlarda sizi hayal kırıklığına uğratabilir! Neyse ki 2016 yılında yapılan son nüfus sayımına göre 63,955 kişilik Türk nüfusunun 4,395’inin evi olan Vancouver’da zaman zaman Türkçe 90’lar çaldığımız partiler yapıp o özlemi biraz olsun gidermeye çalışıyoruz…En azından salgın gibi dertlerimiz olmadığında…
5- Şimdi okuduklarınızı unutun! Bu şehir genellemelerin yapılamayacağı kadar çeşitlilik dolu!
Bütün bu anlattıklarım bir yana, Vancouver genellemelerin yapılamayacağı kadar çeşitliğe açık, yenilikçi bir şehir! Aradığınız evi de, çevreyi de zamanla edinebileceğinizi, bütçenize uygun konforlu bir yaşam alanı kurmak için sadece başta biraz çabalamanız gerektiğini, ilerleyen zamanlarda toplumun, şehrin ve sistemin sizin işinizi kolaylaştırmak için destekleyici etkisi olacağını zamanla göreceksiniz. İlk geldiğinizde fahişfiyatları görmekten çekindiğiniz için girmediğiniz organik marketler neyi ne zaman alacağınızı öğrendiğinizde gözünüzü ilk baştaki gibi korkutmayacak ve keyif alarak alışveriş yaptığınız yerler haline gelecek! Haftasonları Main Caddesi’ne, Olympic Village’a takılmaya gittiğinizde Mural (Bkz: Vancouver Mural Festival) dolu duvarlar, alternatif kahve dükkanları, publar, çeşitlilik dolu sokaklar sizi capcanlı hissettirecek! Hiçbir zaman dışarı çıkmak için çok şık olmak zorunda olmadığınızı, burada insanların hissettikleri şekilde, özgürce giyindiklerini zamanla görüp siz de tayt, tişört ve terlikle şehrin altını üstüne getireceksiniz! Jerico Beach’te Barcelona’da, Chinatown’da Beijing’de, Commercial Drive’da Floransa’da, Lynn Canyon’da Amazon ormanlarında hissettirecek bu şehir size…
Hiç biri Kastamonunun yerini tutmayacak belki ama her yıl dünyanın en yaşanır şehirleri arasına giren Vancouver o yüksek katlı binalardan çok daha büyük sürprizler, heyecanlar getirecek yeni hayatınıza.
1 Yorum
Haydar yıldırım
İçerikler yazılar harika teşekkürler
Not: yazım hatalarını önemsiyorsanız bir okuyucunuz olarak katkıda bulunmak isterim (genelde farkedilmemiş küçük şeyler)