Toronto’ya taşınalı birkaç ay olmuştu henüz, bir sabah evimin üzerinde olduğu ana caddede karşıdan karşıya geçiyordum. Mutfak alışverişimi aksattığım için evde kahve yapma fırsatım olmamış en yakındaki kafeye doğru yol almak zorunda kalmıştım.Sabah mahmurluğundan kurtulamamış olmalıyım ki kafam son derece dağınıktı ne yaptığımın farkında değildim.
Ve karşıdan karşıya geçtim, durmadan, sağıma ve soluma defalarca bakmadan ve zerre kadar korkmadan. Sonra ne mi yaptım? Ağlamaya başladım.
Buraya kadar okuyup bu hikayede ağlanacak ne var dediğinizi duyabiliyorum. Malesef bu hikayede iki kültür arasında kalan bir insan, bir göçmen var. Bir köşede hayatı boyunca ezberlediği kendi ülkesinde hayatta kalma rehberi diğer köşede ise adapte olmaya çalıştığı yeni dünyası var.
Hayatımın neredeyse tamamını ‘’yola atlamamalıyım, yaya yolu bile olsa başıma bir şey gelebilir’’ diye düşünerek geçirdikten sonra ‘’ben yola atlasam bile nasıl olsa bana yol verecekler çünkü yaya geçidindeyiz ve bu benim hakkım’’ demek bana çok ağır geldi. Çok ağır geldi, çünkü o an verdiğim karar bir refleksti üzerine düşünmemiştim bile.
Yeni evime o kadar alışmıştım ki kökenlerimden gelen alışkanlıklarım artık kaybolmaya başlamıştı. Beni yaralayan da bu olmuştu zaten, farkında bile olmadan hayatta kalma güdülerimi dahi değiştirebiliyor olmam. Aklıma ilk gelen soru, Gizem ne olacak? olmuştu, her şey değişebilecek miydi, değişsin istiyor muydum, ne uğruna olursa olsun gideceğim demiştim, kendimden vazgeçmeye değecek miydi? Türkiye’ye dönsem, yaya geçitlerinde kendimi asla türk gibi hissedemeyecektim artık bununla yüzleşmeye hazır mıydım?
Yeni bir ülkeye göçmek olduğunuz insanı yeniden doğmaya zorluyor malesef. Kendiniz olmalısınız ama ülkenizde olduğunuz insan olarak kalmanızın imkanı yok. Değişmek zorundasınız. Eskiden olduğum insan değilim, bu süreçte kaybettiğim çok fazla şey var. Bir kısmını kaybetmek için fırsat kolluyordum, bir kısmını kaybettiysem de henüz fark edemiyorum ve malesef bir kısmını kaybetmenin yasını tutuyorum. Ama bir başka nokta var ki artık yaya geçitlerinden korkmuyorum ve kendime bunu hatırlatmaya çalışıyorum.