Yazarın önceki yazıları:
Eveeet, uzun zaman olmuştu yazmayalı. Sizlerle iki dönemi arkasında bırakan bir yüksek lisans öğrencisi olarak deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.
Daha önce de bahsetmiş olabilirim, yinelemekte fayda var. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık’ta tamamlayıp 2012’de mezun olduktan sonra, 2021’de Memorial University’de Curriculum, Teaching and Learning Strategies üzerine yüksek lisansa başladım. 9 yıl aradan sonra tekrar üniversiteye dönmek gerçekten zor karardı. “Ay yapabilir miyim?”, “Ya dersi geçemezsem?”, “Gelmişim 32 yaşına nereden çıktı şimdi bu yüksek lisans?” diye diye yolculuğa başladım. Ancak çok özlemişim! Üniversite ortamını, kütüphaneyi, öğrenciliği, dersleri… Hayatta öğrencilik rolünü severdim de bu kadar özleyeceğim aklıma gelmemişti açıkçası.
Eğitim yoluyla Kanada’ya ya da başka bir ülkeye gitmek isteyen pek çok aday var. Bu konularda fazlaca soru aldığımı da söyleyebilirim. Elimden geldiğince ve kendi tecrübelerim doğrultusunda deneyimlerimi paylaşarak yol göstermesini umuyorum.
Öğrenciliğe Dönüş
Öncelikle başvuru yapmadan önce gerçekten öğrenciliğe, ödevlere, derslere hazır mısınız bunu iyice düşünün. Eğer öğrencilik sizin kaleminiz değilse hiç bu yola çıkmayın derim, zira yolculuk çileye dönebilir. Bunun dışında başvuracağınız bölümlere, derslere, varsa forumlarda yorumlarına bakın, mümkünse öğrenciler ya da mezunlarla iletişime geçin. Toronto, Ottawa, Vancouver gibi şehirlerde daha detaylı bilgi bulabilmek mümkün. Ben Memorial hakkında çok derinlemesine bilgi elde edememiştim açıkçası. Okulun sayfaları ve sosyal medya platformlarından olabildiğince faydalanıp bilgi edinebilmiştim. Memorial adayları pek tabi ki bana ulaşabilirler 😊
Yüksek lisans zor mu, çok mu çalışmak lazım gibi sorular alıyorum sıklıkla. Şimdiiii, bu çok kişisel bir soru. Neye göre zor, kime göre çok çalışmak lazım. Ben zaten çalışmayı çok seven ve çalışkan bir öğrenciyim, hep de öyle oldum. Eğer makale okumak, essay yazmak, analiz etmek, sunum hazırlamak vs. sizin için çok zorsa evet zor diyebilirim. Eğer bir de sıralaması daha yüksek, ya da çok daha farklı bir bölümde okuyacaksınız bu soruların cevabı tabi ki değişebilir. Hatta yüksek lisansınızı tezli, proje bazlı, ders bazlı yapıp yapmadığınıza göre bile değişebilir. Ama tabi ki öğrencilik eşittir ders çalışmak. Ben haftada okumalar, ödevler vs. dahil yaklaşık 8-10 saat çalıştığımı söyleyebilirim. Tabi ki bu 8-10 saate okulda ya da derslerde geçirdiğim süre dahil değil.
Mental Sağlık Çok Önemli
Diğer bir mesele de bu koşturma ve öğrencilik hallerinde kendinize iyi bakmak, mental ve fiziksel olarak. Yepyeni bir ülkeye gelip, sıfırdan bir hayata başlamak gerçekten kolay değil. Hiçbir şey değişmese dahi iklim değişiyor yahu 😊 Hayatımda hiç bu kadar karı bir arada görmemiştim açıkçası, bakalım yaz nasıl olacak? Neyse… Burada ders çalışıp, hayat düzeni kurmaya çalışırken sağlığa da çok dikkat etmek gerekiyor. Fiziksel sağlık için ben vitaminlerimi asla ihmal etmedim, ki Türkiye’de de buna çok özen gösterirdim. Doktoruma danışıp doğru vitamin önerilerini almıştım gelmeden. Bunun dışında bence çok daha önemlisi mental sağlık. Kış uzun, yapılacaklar listesi uzun, stres tabi ki var, dolayısıyla kendinize zaman ayırmanız, sosyal çevre edinmeniz, Türkiye’deki arkadaşlarınızla ve ailenizle bağınızı koparmamanız çok önemli. Bu konuda Türkiye’deki arkadaşlarımın hakkını ödeyemem. Her daim yan yanaymışız gibi hissetmemi sağladılar, gece gündüz yazıştık, hatta biyolojik saatlerini bile zaman zaman benim için bozdular diyebilirim. Ben zaten eşimle beraber geldiğim için fiziksel olarak da yan yana olduğum bir insan vardı yanımda hep. Burada da elbette yeni arkadaşlar edindim, sosyal çevre oluşturmaya başladım. Ancak, yalnız gelecekseniz bu noktaya dikkat etmeniz gerektiğinin altını çizerim. Yalnız gelen ve ödevlerin, derslerin, çalışma saatlerinin yükünü kaldırmakta zorlanan pek çok arkadaşım oldu.
Gelmeden önce benim en çok merak ettiğim noktalardan birisi de hocalarımla kuracağım ilişkiydi. Kültürel olarak bir fark olur mu, acaba yüksek lisans öğrencilerine daha mı zorlayıcı davranırlar, beklentileri nasıl olur gibi kafamda deli sorular vardı. Öncelikle ben şu ana kadar aldığım 5 derste sınava girmedim. Hepsinde 4-5 tane ödev yaptım (essay, sunum, analiz, literatür tarama gibi ödevler). Burada hocaların beklentisi daha çok deneyimlerimize ve derste işlenilen teorilere göre analizler yapmak, buna gerçekten çok önem veriyorlar. Özgün ve yaratıcı olmanızı da istiyorlar.
Örneğin, “Bu öğrendiğin teori senin eğitimci kimliğini, önceden var olan varsayımlarını nasıl etkiledi?” gibi derin düşünme ve araştırma gerektiren soruları cevaplamamızı istiyorlar. Bence, salt bilgi ölçen sınavlardan ziyade bu tip ödevler hem daha öğretici hem de daha zorlayıcı. Elbette tersini düşüp, sınav tercih edenler de olabilir. Önce de bahsettiğim gibi başka bölümlerin, başka üniversitelerin tamamen farklı uygulamaları olabilir. Sizi yanıltmayayım.
“Senin için geç olan zaman bir başkası için erken olabilir.”
Hocalarla ilgili en güzel detaysa, danışmanımla olan bir andan. Ben kendimi anlattım, zaten heyecanlı bir tipim, dedim ki “Ben 32 yaşındayım mezun olurken 34 olacağım. Biraz geç kaldım farkındayım”. Hocamın cevabı “Neden geç kalmış olasın? 9 yıl zaten çalışmışsın deneyim kazanmışsın, buradan mezun olduktan sonra da 10 sene de belki başka bir alanda çalışırsın. Zaman bize modern dünyanın öğrettiği bir kavram sadece. Senin için geç olan zaman bir başkası için erken olabilir.” oldu. Kişisel ve kültürel olarak yaşa, zamana, belki statüye, “Yaaa şimdi kariyerimi arkada mı bırakayım?” lara ne kadar takıldığımı anladım. Benim için tam bir aydınlanma anı oldu diyebilirim.
Mayıs ayında 3. döneme başlıyorum kısmetse. Yolun yarısı oldu bile. Sonrasında bir senem daha var. Hedefim başarıyla mezun olabilmek. Sonrası için planlarım mı? Elbette var. Yetişkin bir Nevra asla plansız yola çıkmaz 😊
O da başka bir yazının konusu olsun.
Çok sevgiler.